Koronavirüs tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de yaşam rutinlerini büyük ölçüde değiştirdi. Pandemi sürecinde kişilerin yaşadığı en büyük problemin yoğun kaygı duymak olduğunu söyleyen Psikolog Osman Yetim, “Toplumumuz yaşadığı bu yoğun kaygıyı yeterince iyi yönetemediği için günlük olarak yapılan rutinler olumsuz etkilenmekte, dolayısıyla da işlevsellik bozulmaktadır” dedi. Kişilerin yaşadığı yoğun kaygı durumlarıyla başa çıkma yöntemlerini anlatan Yetim, “Kaygı, belirsizlik ve stres deneyimleriyle dolu olan bu süreçte yapılacak olan birtakım davranışsal uygulamalar ve alınacak önlemler bizi biraz daha rahatlatacak, anksiyetemizi minimum seviyelere indirip yönetmeye yardımcı olacaktır. Bunlar; Dünya Sağlık Örgütü’nün ve Sağlık Bakanlığımızın almış olduğu kurallara uymak, kirli ve asılsız haberlerle dolu olan sosyal medyadan biraz uzaklaşmak, haberleri güvenilir kaynaklardan takip edip içimizdeki risk ve tehdit algısını azaltmak, yaşananlara duygusal ve sezgisel değil de akılcı bakabilmek” şeklinde konuştu.
“ONLİNE SEANSTA DANIŞANLAR KENDİNİ GÜVENDE HİSSEDİYOR”
Mevcut küresel pandemi süreciyle beraber online seanslara talepte belirgin bir artış olduğunun altını çizen Yetim, insanların psikolojik desteğe bu süreçte daha fazla ihtiyaç duyduklarını söyledi. “İnsanlar bulaş riskini göz önünde bulundurup online destek almaya yöneldiler” ifadesini kullanan Yetim, online seansların temasın ve risk faktörlerinin olmadığı güvenilir bir ortam olduğunu vurguladı.
Online seanslarda birebir temas kurulmadığı için danışanların kendilerini daha rahat ve güvende hissederek arzu ettikleri gerekli desteği aldıklarını ifade eden Yetim, “Virüsün bulaşma ihtimalinin olmadığı ve dolayısıyla da algılanan korku, panik ve tehdit faktörlerinin en az olduğu online platformda danışanlar kendilerini en iyi şekilde ifade edebilmişlerdir. Onlara online seanslar aracılığıyla içgörü kazandırılmış, duygu ve düşünceleri olumlu yönde yeniden yapılandırılmıştır. Ancak online platformlarda yapılan görüşmelerde danışanlarla zaman zaman etkili psikoterapatik ilişkiler kurulamayabiliyor” dedi.
“ÇOCUKLARIN YAŞADIĞI KAYGI BOZUKLUĞUNDA EBEVEYNLERE BÜYÜK GÖREV DÜŞÜYOR”
Çocukların pandemi sürecinden en çok etkilenen popülasyonun başında geldiğini vurgulayan Yetim, yüz yüze yapılan eğitimin sekteye uğramasının hem ebeveynleri hem de çocukları ciddi derecede olumsuz etkilediğini söyledi. Çocukların yaşadığı kaygı bozukluğunda ebeveynlere büyük görev düştüğünü kaydeden Yetim, “Okulların tekrar ne zaman açılacağı konusundaki belirsizlik ve online devam eden derslerin yetersiz olması, kendisini kaygı bozukluğu olarak ortaya koymaktadır. Bu ekstrem süreçte ailelerin çocuklara içinde bulunulan durumu onların anlayabileceği bir dille anlatması önem arz etmektedir. Çocuklarla beraber dersleri takip etmek, kitap okuma etkinlikleri düzenlemek, ev içerisinde onlarla beraber eğitsel oyunlar oynamak ve filmler izlemek, onları destekleyici ifadeler kullanmak, gösterilen çabaya ve mücadeleye olumlu atıflar yapmak, çocukların motivasyonunu yükseltip yaşanılan kaygıyı azaltacaktır” şeklinde konuştu.
“BUGÜNLERDE MEYDANA GELEN OLUMSUZLUKLAR KALICI OLABİLİR”
Pandemi sürecinin evlilikler üzerindeki etkilerinden de bahseden Yetim, şu ifadeleri kullandı:
“Bildiğimiz üzere bu dönemde birçok insanımız işini kaybetti. Ekonomik olarak zor durumda kalanlar ve hatta çöküşe geçenler oldu. Yaşanılan bu ekonomik sıkıntılardan kaynaklı psikolojik bunalımlar, çaresizlik ve tahammülsüzlük aile içerisinde eşler arasında tartışmaları arttırdı. Bu tartışmalar boşanma oranlarının artmasına sebep oldu. Eşler bu kritik süreçte sakin kalmaya ve birbirlerini anlamaya özen göstermelidirler. Sorunların çözümü için işbirliği yapıp birlikte hareket etmeliler. Koşulsuz olumlu kabul ve koşulsuz sevgi kavramlarının üzerinde durulmalıdır. Empati kurarak partnerin duygu ve düşünceleri anlaşılmaya çalışılmalıdır. Unutulmamalıdır ki yaşanan bu zor günler geçici ancak bu günlerde meydana gelen olumsuzluklar kalıcı olabilir.”