Güner, 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü ile ilgili İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Güner, kadına yönelik şiddetin tüm dünyada olduğunu söyledi. Son dönemde özellikle şiddette bir artış olduğunu vurgulayan Güner, “Pandemi öncesi ve sonrası verilere baktığımızda, pandemi sırasında kadına karşı şiddetin fazlalaştığını görüyoruz. Zaten kadın şiddeti evin içerisinde, yaşam alanı içerisinde oluyor ve en çok da yakın çevresinden görüyor. Tabi kadın en çok bu şiddeti yakın çevresinden eşinden, babasından, kardeşinden, çocuğundan görüyor. Bu tür şiddet olayları genelde aile içinde olunca pandemi dönemi insanları dar bir alana sıkıştırdığı için kadına karşı şiddet arttı” diye konuştu.
"Pandemi döneminde kadına yönelik şiddet arttı"
Pandemi dolayısıyla şiddet gören kadınların çoğu ile yüz yüze görüşemediklerini kaydeden Güner, “Pandemiden dolayı sürekli telefonla iletişim kuruyorduk ve o dönem maalesef kayıt tutmuyorduk. Ancak o dönem haftada en az 2 kadın bizi arayarak, şiddet gördüğünü iletiyordu. Genel anlamda kadınlar fiziksel, psikolojik, cinsel ve ekonomik şiddet görüyorlar. Hatta şimdi artık sosyal medya üzerinde takipler nedeniyle veya flört şiddeti diye yeni kavramlar da ekleniyor. Bunlar içinde bulunduğunuz duruma göre karşılaşacağınız durumlar oluyor. Bu kadar biz sınıflandırıyoruz ama toplumda genel kanı hep fiziksel şiddet üzerinde duruluyor. Kadınlar kendilerine karşı yapılan ve vücut bütünlüğünü bozucu şekilde yapılan davranışları şiddet olarak görüyor. Ancak biz biliyoruz ki ekonomik şiddet de çok ciddi boyutta. Bugün evde ne pişireceğini bilemeyen, pazara gidince ne alabileceğini konusunda ciddi endişeleri olan ve bu konuda eve para bırakmayan ya da çalıştığı halde eşi tarafından o paraya el konulan bir sürü kadın var. Bunun yanında cinsel şiddet de aynı şekilde var. Psikolojik şiddeti biz biraz geç fark ettik. Yani en basitinde senin yaptığın yemeğin beğenilmemesi veya yemek üzerinden sana psikolojik ve fiziksel şiddet uygulamak üzerine de olaylar gelişebiliyor. Erkek eşini başkalarıyla da karşılaştırabiliyor. İşte ‘sen kadın mısın’, ‘senin yaptığın da yemek mi’, ‘şu kadın daha iyi yemek yapıyor’ veya ‘bununki güzel olmuş’ gibi küçük küçük şeyler bile aslında psikolojik şiddetin verilerdir” şeklinde konuştu.
"Yasalar tam uygulandığında bir takım şeylerin daha oturacağını düşünüyorum"
Kadın şiddetine karşı uygulanan yasaların tam anlamıyla uygulanması gerektiğinin altını çizen Güner, “Özellikle İstanbul Sözleşmesinin tam uygulanmasıyla belki biraz daha bu şiddet olayları azalabilir. Çünkü sözleşme 4 temel kural üzerinde duruyor. Birincisi diyor ki olayları önleyeceksin. Nasıl hayati tehlikesi olan birine koruma vereceksin, gerekirse başka yere götüreceksin veya kimlikle ilgili aklınıza gelebilecek her şey olabilir. İkincisi de kadın şiddete uğradığı zaman bunu koruyacaksın diyor. Üçüncüsü bunun soruşturmasını yapacaksın, o kişiye gereken cezayı vereceksin. En son ayakta şiddetin nedenleri üzerinde bir inceleme yapacaksın, nedenlerine ineceksin ve buna karşı bir takım önlemler alacaksın diyor. Bu sözleşme aslında tam anlamıyla bu konuda kadınlar için hem bir kazanım hem de bu şiddetin önlenmesinde temel bir yasadır. O tam anlamıyla uygulandığında bir takım şeylerin daha oturacağını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
"Şiddete dur demeliyiz"
Kadına karşı şiddet yaparken hep ‘kadınlar’ üzerinden çalıştıklarına dikkat çeken Güner, “Aslında şiddeti uygulayan kişiler erkeklerdir. Bir eğitim verilecekse aslında erkeklere yönelik verilmesi gerekir. Yani erkeklerin bu yaptıkları eylemin nedenleri üzerinde durup, oradan bir çıkış elde etmemiz lazım. Kadınlara tavsiyem. Hiçbir şiddete sessiz kalmamalarını öneriyorum. Bunun için tüm yasal süreci devreye soksunlar. Kadına yönelik gerçekleştirilen şiddetle ilgili yasa gereği yapılacak hiçbir işlemden ücret alınmıyor. Şiddete sessiz kalma diyoruz. Şiddete dur demeliyiz” dedi.