TBMM’de gündem dışı söz alan CHP Grup Başkanvekili ve Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır, ülke gündemiyle ve ekonomik krizle ilgili çarpıcı değerlendirmelerde bulundu. Madımak katliamının yıldönümü nedeniyle kısa bir değerlendirme yapan Başarır, “Sivas’ta yaşanan büyük bir cinayetin, katliamın 31’inci yılında o günün acısını hâlâ yüreklerimizde hissediyoruz; bu acı hiç dinmeyecek, bu acı hep kalacak. Katliamda katledilen 35 canımızı Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak saygıyla, rahmetle bir kez daha anıyoruz. Otuz bir yıl önce bu vahşet yaşandı, o günden bugüne kadar tüm ülke adalet bekliyordu ama üzülerek söylüyorum ki bu dava zaman aşımına uğratıldı. Oysa herkes biliyor ki orada işlenen suç insanlığa karşı işlenen bir suçtu. Üzülerek söylüyoruz ki bu suçta zaman aşımı hükümleri uygulandı ve vicdanlarda büyük bir yara açtı. O gün "Cumhuriyet burada kuruldu, burada bitecek." diyen o yobaz zihniyete karşı maalesef ki yargı sessiz kaldı ama Cumhuriyet Halk Partisi bir gün, bir yerde mutlaka bunun hesabını halkıyla birlikte soracak” dedi.
“HERKES BİLİYOR Kİ BU CİNAYET SİYASİ BİR CİNAYET”
Konuşmasında 10 Ekim Gar katliamı ve Sinan Ateş davasına da değinen Başarır, “Yine, 10 Ekim davası; evet, orada da gar saldırısında yurttaşlarımızı kaybettik, orada da adalet bekleniyordu. 10 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi ama Türk Ceza Kanunu'nun 77'inci maddesi insanlığa karşı işlenen suç olarak algılanmadı. Orada da bence yargı büyük bir hata yaptı, vicdanlarda yara açtı. Sinan Ateş dosyası; evet, dün ilk duruşması görüldü. Genel başkanlarımız oradaydı, hukukçular oradaydı. Ankara'nın göbeğinde işlenmiş bir cinayet maalesef ki basit bir cinayet gibi ifadeler verildi ve dava bu şekilde götürülmek isteniyor ama en acısı, Ankara'nın göbeğinde işlenen bu cinayette, taraf olan, müdahil olan eşi ve çocukları duruşma salonuna çelik yeleklerle geldi. Bu, ülkenin hâlini ortaya koyuyor yani eşini kaybetmiş, evladını kaybetmiş, kardeşini kaybetmiş insanlar hak ararken eğer adliyeye, duruşma salonuna çelik yelekle geliyorsa durumumuz hiç de iyi değil. Şimdi, biz burada, orada görünen sanıkları değil arka plandaki azmettirenleri, gerçek anlamda bu kişilerin eylemlerinin, suçlarının ortaya çıkmasını istiyoruz. Ceza yargılamasının tek bir amacı var: Maddi gerçeğe ulaşmak. Herkes biliyor ki maddi gerçek orada konuşulanlar değil, herkes biliyor ki bu cinayet siyasi bir cinayet; arkasında karanlık ve derin güçler var, bunun ortaya çıkmasını istiyor. Bu davayı takip etmeye devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
BAKAN ŞİMŞEK’E ASGARİ ÜCRET TEPKİSİ
Maliye ve Hazine Bakanı Mehmet Şimşek’e asgari ücret üzerinden yüklenen Başarır, “Şimdi, dün Mehmet Şimşek utanç verici bir açıklama yaptı "Asgari ücret düşük değildir." dedi. Bence bu açıklamayla kendi seviyesini düşürmüştür. Bu ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı eğer çıkıp "Bugünkü şartlarda asgari ücret yüksek." diyorsa gerçekten sözün bittiği yerdeyiz. "Paramız yok." de, "Çarçur ettik." de, "5'li çeteye dağıttık." de, "Kasayı boşalttık." ama ne dersen de "Asgari ücret yüksek." deme be adam! Bir parça edep. Bu açıklamasıyla bence kendi seviyesini düşürmüştür. Herkes bu Mecliste biliyor ki bugün 17 bin 2 lirayla bir işçinin bir ay yaşama imkânı yok ve maalesef ki meclis de buna bir çözüm üretmiyor, üretemiyor. Bakın, son ay, bir sürü yasa geliyor ama hâlâ bu Meclis emeklinin ve işçinin sorunlarını çözmekten uzak bir tavır sergiliyor ve Mehmet Şimşek diyor ki: "Asgari ücret yüksek." Ben kendisine söylüyorum, gel Ankara'da sana 17 bin 2 lira verelim bir ay yaşa beyefendi. Yaşayabilir misin? Yaşayamazsın ama maalesef ki bu söylemiyle vicdanları, açlık sınırının altında yaşayan milyonlarca işçi ailesinin vicdanlarını zedelemiştir. Bana göre -2 Bakan arkada, birazdan yemin edecek- önce bu koltuktan gitmesi gereken kişi Mehmet Şimşek’tir. Şimdi, 2 Bakan değişti, birazdan burada yemin edecekler. Şimdi, Mehmet Özhaseki gitti, Kurum geldi; Kurum gitti, Özhaseki geldi; o gitti, Kurum geldi; bir dönüşümü görüyoruz Çevre ve Şehircilik Bakanlığında. Bizim dönüşümden kastettiğimiz, anladığımız, deprem bölgesindeki riskli bölgelerin dönüşümü ama Cumhurbaşkanı dönüşümü böyle, bu 2 arkadaş arasında anlıyor herhâlde. Ben merak ediyorum, bu işi yapabilecek başka kimse yok mu? Tabii ki var ama çevreyi, doğayı, Kuzey Ormanları’nı kurum kurum kurutan Kurum, birazdan gelip burada yemin edecek. Ben ona başarı dilemiyorum çünkü boşa bir dilek olur, yaptıklarıyla bunu imkânsız görüyorum, onu söyleyeyim; özellikle deprem, imar affı, deprem döneminde yaşadıklarımızla” ifadelerini kullandı.
“SURİYE POLİTİKASI NEDENİYLE MUHALEFETİ SUÇLAMA”
Konuşmasında son olarak Kayseri'de yaşanan olaylara da değinen Başarır, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Evet, bir çocuğun taciz edilmesi hepimizi üzdü ama Kayseri Valisinin açıklamasında “Tacizi yapan ve çocuk aynı uyruktandır." demesi çok vahim bir durum, böyle bir Vali olmaz. Burası Türkiye Cumhuriyeti hukuk devleti; burada her çocuğun tacizi, şiddeti hukuken de vicdanlarda da büyük yaralar açar. O yüzden, bence o Valiyle ilgili mutlaka bir soruşturma açılmalı. İkincisi, tabii ki yurttaşlarımızı sağduyuya davet ediyoruz, önemli bir süreçten geçiyoruz ama şunu da mutlaka ki konuşmalıyız: Bu durumu yaratan iktidardır. Bakın, bugün Kayseri'deki Konya'daki olaylardan sonra hemen sağ ve soldaki bu bayraklarımızı yakmışlar, arabalara ateş açılmış, şoförler yaralanmış ve işçilerimiz hayatlarını zor kurtarmıştır. Biraz hatırlayalım, kim yaptı bunları ve Sayın Cumhurbaşkanı, bunu yapanlarla ilgili ne dedi? "Ben onlarda Kuvayı Milliye ruhunu görüyorum." dedi. Oysa Kuvayı Milliye ruhunu yaşayanlar bu ülkedeki bu bayrağı dalgalandırıp bu Misakımillî sınırlarını çizenler ama Cumhurbaşkanının Kuvayı Milliye ruhu olarak gördüğü o alçaklar ise bu bayrağı yırtıp yakanlardır. Buna Meclis olarak hep beraber bir tepki vermeliyiz. Bu durumu muhalefet yaratmadı, muhalefeti suçlama. Biz "Suriye'nin iç işlerine karışma. Sınır komşularınla kötü olma. Bu kadar sığınmacıyı bu ülke kaldıramıyor." dediğimiz zaman bizi suçladı, bugün suçladı, bugün de bizi suçluyor ama bunun tek sebebi Cumhurbaşkanı ve yirmi iki yıllık kötü, öngörüsüz dış politikasıdır. Bugün sayısını bilmiyoruz sığınmacıların; İstanbul'da yaşayan Mersin'de, Mersin'de yaşayan Hatay'da yaşıyor. Günde kaç tane doğum oluyor, bunları bilmiyoruz. Bunlarla ilgili bir sorun yaşadığımızda hemen sınır ötemizde bayrağımıza, şoförümüze, araçlarımıza, canımıza kastediliyor, bununla ilgili özür dilemesi gereken bir Cumhurbaşkanı muhalefeti suçluyor. Hayır, Türkiye Cumhuriyeti bu durumu hak etmiyor; bunun tek sorumlusu Cumhurbaşkanı ve bu iktidardır.”