Nefroloji Uzmanı Dr. Banu Diri, böbrek hastalıkları, belirtileri ve tedavilerine ilişkin açıklama yaparak uyarılarda bulundu. Kronik böbrek hastalığının, böbrek fonksiyonlarında böbreğin süzme gücünde ortaya çıkan ve yaklaşık olarak 3 ay veya daha uzun süre devam eden tüm bozuklukları kapsayan bir sıkıntı olduğunu belirten Uzm. Dr. Diri, kronik böbrek hastalıklarının göz ardı edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
“HER 7-8 KİŞİDEN BİRİ KRONİK BÖBREK HASTASI”
Böbrek hastalarının, uzun yıllar hastalıklarının farkına varamadıklarına dikkat çeken Diri, Türkiye’de ileri yaş grubunda kronik böbrek hastalığının çok yaygın olduğunu dile getirdi. Özellikle 40’lı yaşlar ve sonrasında her 7-8 kişiden birinde, tanı konmamış veya tanı konmuş kronik böbrek hastalığı olduğunu dile getiren Diri, “ Hastalığın durumu toplum içerisinde bu kadar çok yaygınken, hastaların çoğunun bunun farkında olmaması da risk faktörü oluşturmakta. Kronik böbrek hastalığının tanımını, ‘böbrek fonksiyonlarında anatomik veya işlevsel olarak 3 ay veya 3 aydan uzunca bir süre saptanmış olan patoloji’ olarak tanımlıyoruz. Ancak bu bozukluğun işlevsel veya kan tahlillerinde, idrar testlerinde ortaya çıkması hastada herhangi bir şikayete yol açmadığı için tanı konması konusunda hastalarımızda sıkıntı oluşturuyor. Şeker hastası olunduğunda veya yüksek tansiyonda hastalarımız normal popülasyonda çok geç farkına varabiliyor, aynı şekilde böbrek hastası olunduğunun da farkına varmaları o denli geç olabiliyor” şeklinde konuştu.
“FARKINA VARDIKLARINDA ÜÇTE BİRİNDE İŞ İŞTEN GEÇMİŞ OLUYOR”
Böbrek hastalarının en önemli problemlerinin, böbreğin kendisine ait spesifik özel bir şikayet veya rahatsızlığa yol açmaması olduğuna işaret eden Uzm. Dr. Diri, bu nedenle de hastaların doktora başvurmalarında ve tanı konmasında çok fazla gecikme yaşandığını söyledi. Diri, “Hastalar, böbrek hastası olduklarının farkına vardıklarında üçte birinde iş işten geçmiş oluyor” diyerek kişilerin böbrek hastalığının olup olmadığı konusunda birtakım risk faktörleri varsa mutlaka hekime başvurarak taramadan geçmeleri konusunda uyardı.
“ŞEKER VE YÜKSEK TANSİYON HASTALARI, BÖBREK YETMEZLİĞİ KONUSUNDA MUTLAKA DOKTORA BAŞVURMALI”
Hastalığın risk faktörleriyle ilgili bilgi veren Diri, şunları söyledi: “Öncelikle eşlik eden kronik şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalığı, vücut kitle endeksinin obezite veya normal kilonun üstünde olması, yüksek hipertrioidi gibi kronik rahatsızlıkların mevcudiyeti, beraberinde kronik böbrek hastalığının da görülmesine yol açabiliyor. Özellikle şeker hastalığı tanısı konulmasından tahminen 5 yıl sonra böbrek yetmezliğinin ortaya çıkma riski de artıyor. Şeker hastalığı 10 yılı geçmişse mutlaka böbreklerde de tahribat ortaya çıkıyor. Fakat bu tahribatın derecesi çok hafif ve başlangıç düzeyinde olduğu için hastalarımız herhangi bulgu veya şikayet ortaya çıkmadığından doktora başvurma gereksinimi duymayabiliyor. Toplumun bilinçlenmesi adına şeker hastalığı, yüksek tansiyonu olan hastalarımızın, özellikle 10 yılı geçkin hastalarımızın, bu hastalıkların böbreklerinde herhangi bir tahribat yapıp yapmadığını öğrenmek için mutlaka doktora başvurmalarını ve taramadan geçmelerini öneriyoruz”
“45 YAŞ VE ÜSTÜ HERKES YILDA BİR KEZ BÖBREK TARAMASINDAN GEÇMELİ”
Bir diğer risk grubunu ise 45 yaş ve üstü sağlıklı veya kronik rahatsızlığı olan hastaların oluşturduğunu kaydeden Uzm. Dr. Diri, bu yaş grubunda olanların yılda bir kez böbrek taramasından geçmelerinin çok önemli olduğunu vurguladı. Ailede veya kendisinde böbrek taşı ya da metabolik böbrek rahatsızlığı hikayesi olan bireylerin de risk grubunda olduklarını belirten Diri, bunların da böbrek taraması yaptırmaları gerektiği üzerinde durarak “Ürat nefropatisi dediğimiz gut rahatsızlığı olan hastalarımız için de aynı durum söz konusu. Toplumda sıklığı daha az görülen, ancak Adana, Mersin, Gaziantep bölgesinde çok sık gördüğümüz FMF Ailevi Akdeniz Ateşi hastalığı da bir başka risk faktörü. Bu hastaların da böbrek taraması konusunda farkındalık açısından doktor başvurusunda bulunmalarının altını tekrar tekrar çiziyoruz” şeklinde konuştu.
Kronik böbrek hastalığı için başvuran hastaları 3 parametrede değerlendirdikleri bilgisini veren Uzm. Dr. Diri, “Muayenesini yaptıktan sonra ilk olarak kan tahlillerinde herhangi bir üre yüksekliği veya böbrek fonksiyonlarında bir bozukluk olup olmadığının değerlendirilmesini sağlıyoruz. Bir diğer incelediğimiz bulgu idrar tahlili. İdrarda herhangi bir kanaması, protein kaçağı, şeker kaçağı var mı gibi bulguların değerlendirilmesini yapıyoruz. Üçüncü baktığımız parametre de böbrekte gözlenebilecek anatomik bir defekte söz konusu mu? Bunu değerlendirmek için de hastayı böbrek ultrasonuna yönlendiriyoruz. Bu üç parametrenin sonucuna göre de hastanın herhangi bir böbrek rahatsızlığı var mı, böbrek tahribatı mevcut mu, varsa bunun derecesi, evrelenmesi hangi noktada veya hasta bu böbrek rahatsızlığı konusunda herhangi bir risk grubunda mı, bunun saptamasını yapıyoruz ve böbrek hastalığı riskine göre hastalarımızı takibe alıyoruz” ifadelerini kullandı.
“BİR ŞİKAYET VEYA BULGU OLMASINI BEKLEMEYİN”
Kronik böbrek yetmezliği konusunda herkesi uyaran Diri, böbrek hastası olan bireylerin böbreklerinin hastalandığını, böbreklerinde bir sıkıntı ortaya çıktığını kendi kendilerine fark ettiklerinde çoğu zaman geç kalındığını ve bu nedenle herhangi bir şikayet ya da bulgu olmadan böbrek taramalarını yaptırmaları gerektiğinin altını çizdi.