Yüzyılına ölüm, yoksulluk, işsizlik, evsizlik, göç sığdıran bir millet
Yüzyılına yenilgi, çöküş, kendi topraklarından geri dönüş sığdıran çaresiz bir devlet..
Batı’nın “Hasta Adam' ı Osmanlı”
Sömürgeci aç gözlü devletlerin parçalamakta bile anlaşamadığı topraklarda canını, malını, namusunu, şerefini, toprağını, devletini kurtarma uğruna 15'inde evlatlarını silahların, top arabalarının önünde siper eden gözü yaşlı ama o kadar da dik başlı Anadolu kadınları,
Vatan toprağının bir karışına nice evladını feda etmiş, karısını kızını ardında bırakıp cepheden cepheye koşan Anadolu yiğitleri, düşman işgalinde vatan için bir umut beklerken bu toprakların üzerine güneş gibi doğan Mustafa Kemal'in yolunda giriştiler istiklal mücadelesine.
Kendi kaderine boyun eğmiş, ama milletin kaderine boyun eğmemiş ölümü şeref bilmiş Türk milletinin mücadelesiydi bu.
Mermisi tükense de süngüsünü takıp taarruza koşan, o da yoksa göğsünü vatanın bir karışına siper edip ölümü kucaklayan bin'lerin savaşıydı bu.
Ölüm kalım savaşıydı bu, Türk Milleti'nin esarete baş kaldırışı, kaderine vurulan zinciri parçalayıp söküp atışının savaşıydı..
Türk devletsiz yaşayamazdı, Türk bayraksız yaşayamazdı, Türk zafersiz yaşayamazdı.
Zafere bir adım kala, savaşmaktan açlıktan yoksulluktan yorgun düşen milleti “yırtarım dağları , enginlere sığmam taşarım" diyerek ayağa kaldıracak marşı da Mehmet Akif'den başkası yazamazdı.
“Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın.” Dedi Mehmet Akif, kurtuluş savaşı için yazdığı marşı, kadın erken çocuk demeden kanıyla vatanı sulayan, toprak altında kefensiz yatan Kahraman Türk Ordusu'na armağan etti.
Istiklal Marşı 100 yaşında.
Mehmet Akif Ersoy'a saygıyla, minnetle...